Ekonomi ve İş Dünyası

24 Eylül 2010 Cuma

AB BANKALARINA UYGULANAN STRES TESTLERİNE ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM

Eğer AB’nin bankaların dayanıklılığını test etmede kullandığı yöntemi, arabaların ya da çocukların oyuncaklarının güvenliğini test etmede kullansaydınız; yolunuz hapishanede son bulabilirdi.

Nasıl mı? Çok basit. Çünkü test mekanizması sonuçları düzeltmek için ayarlandı. Bütün bunların amacı, zaten yeniden yapılandırılması gereken tüm bankalarken sadece başarısız olanların yeniden yapılandırılmasını sağlamak oldu.

Aynı zamanda sözde akıllıca bir fikir olarak; dış dünyaya bankacılık sisteminin geri kalan kısmının sağlam olduğunu göstermekti. Bu aptalca testin amacı aslında hiç öyle olmadığı halde AB’nin problemi çözüyor görünmesiydi.

Bu testlerle ilgili üç temel problem var ve her biri diğerlerini geçersiz kılıyor. Bunlardan birincisi ve en önemsiz olanı şu ki: Testle finansal sağlığı tam olarak belli olmayan birtakım önemli kuruluşların kapsam dışı bırakılmasıdır. Bunlardan biri KfW’dir. Bir Alman devlet kurumu olan KfW yasal olarak banka değildir fakat banka gibi görevleri vardır. Mesela birçok toksik varlığı biriktirmek gibi. (Toksik varlık bir çeşit kredidir. Krediyi kullanan krediyi geri ödeyememektedir. Kredilendirilen ve ipotekli varlık aşırı değer kaybetmiştir. Dolayısıyla satılarak kredi riski ortadan kaldırılamamaktadır. Likiditesini kaybetmiştir)

İkinci problem; ana sermayenin bankaların toplam varlıklarına oranının tanımıdır. Bu tanımla ilgili temel problem , bize asıl bilmemiz gereken şeyi anlatmamasıdır. Sermaye oranlarıyla ilgilenmemizin sebebi bazı yasal zorunluluklar karşısında yetersiz kalmak değildir. Ana sebep dışsal bir şok karşısında sigortalanmaktır.

Ana sermaye, özsermaye,dağıtılmamış karlar ve hibrit borçlanma senetlerini içerir. Mesela devlet bankanın sahibi olmasa da Almanya ve İspanya’dan gelen hükümet desteği hibrit araçlar olarak gözükür.

Hibrit sermaye özsermayenin birtakım özelliklerine sahip olmakla birlikte tahvilin özelliklerini de gösterir. (Garantili bir ödeme akışı içermesi yönünden). Şimdi sorumuz şu: Çekirdek sermayenin risk emici unsurlarıyla ilgilenirken, sistem stres altında nasıl çalışacak?

Yukarda ana sermayeyi (tier 1 capital) şöyle tanımlamıştık:

Ana sermaye=Öz sermaye+dağıtılmamış karlar+hibrit borçlanma senetleri

Ana sermayenin bu şekilde tanımı Alman bankalarının testi geçmelerinin ana sebebi olmuştur. Daha dar bir tanımlamayla ana sermayeyi sadece öz sermaye+dağıtılmamış karlar olarak tanımlasaydık; eminim ki sonuçlar çok farklı olacaktı.

Üçüncü problem ise en ağır olanıdır ve tüm testin güvenilirliliğini sarsar: Ülkelerin borçlarını geri ödememe durumu dikkate alınmamıştır.

Bankalar; tahvillerin önemli bir bölümünü bankalar hesabında tutarlar.(Vadesi gelene kadar ellerinde tutmak istediklerini) Ve ufak bir bölümünü da alım-satım hesaplarında tutarlar. Stres testleri, sadece alım-satım hesaplarında yer alan tahvillerin değerindeki kayıplarla ilgilendi. Bununla birlikte Yunan tahvilleri (Geri ödenmemesi düşük bir olasılık olsa da.) her iki hesabı da etkileyebilir.

Kuşkusuz stres testleri mutlak kötüye değil de makul bir kötü durum senaryosuna dayanmalıdır. Kimse banka denetçilerinden yabancı saldırı etkisini test etmesini isteyemez. Fakat Yunanistan’ın borçlarını geri ödeyememe durumu zorlama bir senaryo değildir. Stres testini yapanlar için bu durumun göz ardı edilmesi bir sorumsuzluktur. Bu durum; yaklaşan bir araç olasılığını, araba kazası testinde dikkate almamaya benzer.

Cuma akşam ki toplantıda, Avrupa bankacılık denetleme Kurumundan(CEBS) yetkililer garip bir açıklama yaptılar: Olumsuz senaryo olasılığını %5 olarak hesapladılar. Şüphelendiğim gibi bu tahmin, normal dağılımın birtakım varyantlarına dayanıyorsa; %5 barajı Yunanistan’ın kısmi borç ödememesini içermeli.

Varsayılan olasılıklar kuşkusuz karmaşıktır. Kolay fakat kirli bir yöntem şudur: Güvenli sayılan bazı varlıkların yayılımının karekökünü almaktır. Eğer Yunanistan’ın dağılımı 900 baz puansa , bu durum %30 geri ödememenin %30 şansı olduğunu gösterir. Eğer gerçekten stres senaryolarının olma olasılığının %5 olduğunu kabul ediyorsanız, mevcut piyasa fiyatlarında Yunan hükümetinin borç ödememe olasılığını göz ardı edemezsiniz.

Stres testleri; Eylül 2008’de patlak veren finansal krizden beri , belirgin bir yol takip etmiştir. AB’nin finansal sektöre yaklaşımı problemi çözmek yerine yama yapmaya yöneliktir. Ciddi olmayan sermaye yapılandırma planları, artı likidite yük, vs. gibi.

Durumu en ağır olan İspanya bu durumun bir istisnasıdır. Madrd’de bankacılık problemlerini çözmek için stres testleri taahhüd altındadır. Diğer yerlerde maalesef aynı durum sözkonusu değildir. Problemin çözümü için bir strateji geliştirmeden, stres testleri bir anlam ifade etmemektedir.

Kaynak:
A test cynically calibrated to fix the result , by Wolfgang Münchau, Financial Times

Çeviren:
Gülçin Durak Gündoğan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder